باب: صدقة
العلانية.
12. Sadakayı Açıktan Vermek
-قوله:
{الذين ينفقون
أموالهم
بالليل
والنهار سرا
وعلانية - إلى
قوله - ولا هم
يحزنون}
/البقرة: 274/.
"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarfedenler
var ya, onların mükafatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de
çekmezler. [Bakara 274]
باب: صدقة
السر.
13. Sadakayı Gizlice Vermek
-وقال
أبو هريرة رضي
الله عنه، عن
النبي صلى الله
عليه وسلم:
(ورجل تصدق
بصدقة
فأخفاها، حتى لا
تعلم شماله ما
صنعت يمينه). [ر:629].
وقال
الله تعالى:
{إن تبدوا
الصدقات
فنعما هي وإن
تخفوها
وتؤتوها
الفقراء فهو
خير لكم} /البقرة:
271/.
Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
şöyle buyurmuştur:
(Hiçbir gölgenin
bulunmadığı bir günde arşın gölgesine girebilecek kimselerden bahsederken)
"Ve sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak şekilde gizlice
sadaka veren kimse."
Ayette ise şöyle buyurulmuştur: "Eğer onu (sadakaları)
fakirlere gizlice verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.[Bakara 27]
AÇIKLAMA: Yukarıda zikredilen
hadis ve ayet, gizli verilen sadakanın daha faziletli olduğuna dair en güçlü
delillerdendir. Tabii ki ayet bu konuda daha açıktır. Fakat alimlerin çoğu, bu
ayetin nafile olan sadakalar hakkında olduğu görüşündedir.
Taberî ve diğer bazı alimler, farz olan zekatı açıktan; nafile
sadakayı da gizli vermenin daha faziletli olduğu konusunda icma bulunduğunu
nakletmektedir. Yezîd İbn Ebû Habîb bu görüşün aksine şöyle demiştir: "Bu
ayet, Yahudi ve Hıristiyanlar'a verilen sadaka hakkında nazil olmuştur. Ayetin
anlamı şudur: Ehl-i kitaba açık olarak verirseniz sizin İçin bu bir fazilettir.
Eğer kendi fakirlerinize (Müslümanlara) gizlice verirseniz bu sizin için daha
hayırlıdır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, genel olarak sadakanın
gizli verilmesini emrederdi."
Ebu İshak ez-Zeccac'ın naklettiğine göre, Peygamberimiz
zamanında zekatı gizlice vermek daha faziletli idi. Daha sonra zekatı gizli
verenler hakkında sû-i zanda bulunulmaya başlandı. Bundan dolayı zekatı açıktan
vermek daha faziletli oldu.
İbn Atıyye şöyle der: "Bana öyle geliyor ki, bugün farz
olan zekatı gizlice vermek daha faziletlidir. Çünkü zekat vermeyenler hayli
arttığı için zekat verenler gösterişe düşmekle karşı karşıya geldiler."
Selef, zekatlarını, zekat memurlarına veriyordu. Dolayısıyla
zekatını gizlice veren, zekat vermemiş olma töhmeti altında kalıyordu. Bugün
ise herkes zekatını kendisi veriyor. Dolayısıyla bugün gizlice vermek daha
faziletlidir.
Zeyn İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: Gizli ya da açık vermeden
hangisinin daha faziletli olduğu durum ve şartlara göre değişir demek uzak bir
görüş değildir. Örneğin devlet başkanı zalim ise zekat mükellefi de gizli
vermeye meyletmiş ise gizlice vermek daha güzeldir. Eğer nafile olarak sadaka
veren kişi, toplumda örnek alınan bir kimse konumunda ise niyetini halis
tutarak açıktan vermesi daha güzel olur. Allah (c.c) en iyisini bilir.
باب: إذا
تصدق على غني
وهو لا يعلم.
14. Bilmeden Zengine Sadaka Verilmesi Hali
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب:
حدثنا أبو
الزناد، عن
الأعرج، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (قال
رجل: لأتصدقن
بصدقة، فخرج
بصدقته،
فوضعها في يد
سارق،
فأصبحوا
يتحدثون: تصدق
على سارق،
فقال: اللهم
لك الحمد،
لأتصدقن
بصدقة، فخرد
بصدقته فوضعها
في يد زانية،
فأصبحوا
يتحدثون: تصدق
الليلة على
زانية، فقال:
اللهم لك
الحمد، على
زانية؟
لأتصدقن بصدقة،
فخرج بصدقته.
فوضعها في يدي
غني، فأصبحوا
يتحدثون: تصدق
على غني،
فقال: اللهم
لك الحمد، على
سارق، وعلى
زانية، وعلى
غني، فأتي: فقيل
له: أما صدقتك
على سارق:
فلعله أن يستعف
عن سرقته،
وأما الزانية:
فلعلها أن
تستعف عن
زناها، وأما
الغني: فلعله
يعتبر، فينفق
مما أعطاه
الله).
[-1421-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Bir kimse sadaka vereceğine dair
yemin etti. Sonra (geceleyin) gitti sadakasını bir hırsıza verdi. Sabah
olduğunda insanlar, 'Hırsıza sadaka verilmiş' diye konuşmaya başladılar.
Bu kişi, Allah'ım! Hamd sana mahsustur. Yemin olsun ki senin için
bir sadaka vereceğim' dedi. Sadakasını götürdü, zina eden bir kadın'a verdi.
Sabah olunca İnsanlar, 'Zina eden kadın'a sadaka verilmiş' diye konuşmaya
başladılar.
Adam, 'Allah'ım! Sana hamdederim. Yemin ederim ki bir sadaka
vereceğim' dedi. Sonra gitti, sadakasını (farkına varmadan) zengin bir kimseye
verdi. Sabah olunca insanlar, 'Zengin bir kişiye sadaka verilmiş' diye
konuşmaya başladılar.
Adam, Allah'ım! Bütün hamdler sana mahsustur. Hırsıza, zina eden
kadına, zengine (sadaka vermiş oldum).' dedi.
Daha sonra ona biri geldi ve dedi ki: Hırsıza sadaka verdin.
Umulur ki artık yaptığı hırsızlıktan utanır da vazgeçer. Zina eden kadın'a
sadaka verdin. Belki o iffetli olur da yaptığı kötü fiili terkeder. Zengine
sadaka verdin. Umulur ki o bundan ibret alır da Allah'ın ona verdiği
nimetlerden infak eder."
AÇIKLAMA: Bu başlık ile
kasdedilen, bilmeden zengine sadaka verilirse bu sadakanın makbul sayılmasıdır.
Hadisteki, "Bütün hamdler sana mahsustur" ifadesini şu
şekilde anlamak gerekir: Burada edilen hamd, hak etmeyen birine sadaka
verildiği İçin değil, bu işin, Allah'ın iradesiyle olmasından dolayıdır. Çünkü
Allah'ın irade ettiği her şey güzeldir.
"Ona biri geldi" şeklinde tercüme ettiğimiz فأتي kelimesi hakkında Kirmani bunu onun rüyada gördüğünü
söylemiştir.
Hadîs, o dönemde sadakanın, iyi İnsanlardan İhtiyaç sahiplerine
mahsus olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı insanlar, sayılan üç kişiye
sadaka verilmesine hayret etmişlerdir.
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
Bu hadise göre, sadaka veren kimsenin niyeti doğru olduktan
sonra yerini bulmasa bile verilen sadaka makbuldür.
Fakihler, bunun, farz olan zekat olması halinde sorumluluğu
ortadan kaldırıp kaldırmayacağı konusunda görüş ayrılığı içindedir. Hadis, bu
noktada kesin bir hüküm taşımamaktadır. Bundan dolayı Buharî konu (bab) başlığı
seçerken kesin bir hüküm verme yoluna gitmemiştir.
Bu hadis, sadaka verirken ihlaslı olmanın ve gizli vermenin
faziletini, eğer yerini bulmamış ise yeniden sadaka vermenin müstehap olduğunu
gösterir. Aksi ortaya çıkana kadar hüküm zahire göre verilir. Hadiste Allah'a
teslim olmanın ve hükmüne rıza göstermenin bereketine işaret bulunmaktadır.
Ayrıca hadis, Allah'ın yazmış olduğu kader ve kazadan rahatsızlık duymanın da
yerilen bir davranış olduğunu gösterir. Nitekim seleften bazı alimler de
"Kabul edilmediği bilinse bile hizmet bırakılmaz" demiştir.